11-11 kapısından içeri bakarken

Ben hayatı algılamamızın geniş boyutta detaylandığını düşünüyorum. Bu sebeptendir ki, kendi gelişim yolculuğumda kullandığım araçlar ve kendime baz aldığım bilgiler ve öğretiler geniş bir yelpazede yer alıyor. Ve bu yelpazenin bir katmanı da astrolojiden oluşuyor. Evet, ben her şeyin bir frekans olduğuna inanıyorum ve deneyimliyorum. Bizler evrenin ve kainatın frekansı ile ahenk içinde yaşıyoruz. Gökyüzünde olanlar bizden bağımsız değil. Biz isteyelim ya da istemeyelim, inanalım ya da inanmayalım, eninde sonunda gökyüzünde olan etkileşimden de etkileniyoruz. 

Kendi insan algoritmam ile yaşamıma dahil olmuş ve gökyüzündeki değişimin bu dünya üzerindeki yaşamımızdaki yansımasını inceleyen ve sözlendiren bir takım dostlarım ya da beğeni ile izlediğim bilir kişiler var. Ve onların söylediğine göre şu anda 11-11 kapısından geçiyoruz. Eşikteyiz. İnsanlığımızın bir sonraki dönemini kolektif olarak tanımlarken kendi içimizdeki karanlıklara da bakmak durumunda kalıyoruz. Kalıplarımızın ve yargılarımızın gün yüzüne çıktığı ve hayırlısı ile dönüştüğü bir dönemdeyiz deniyor. Ve bende, kendi naçizane yaşamımda bunu hepimiz gibi tecrübe ediyorum. 

Pandemi dönemi ile istisnasız hepimiz için zaman ve mekan kavramları anlam değiştiriyor. Sanki her gün Cuma günü ve bitmeyen uzun bir günü yaşıyoruz. Ben şahsen haftanın nasıl geçtiğini, günün başlayıp da saatin nasıl 3 olduğunu anlayamıyorum. Şaşkınım ama bir o kadar da rahatım bu eriyen zaman kavramı karşısında. Saygı duyuyorum her şeyden öte. Zamanın şekil değiştirdiği bir dönemi deneyimlemek nasip olduysa vardır bir sebebi diyip gözlemliyorum içimdeki algı değişimini, direnci ve kabulü. 

Mekan kavramı dönüşüyor çoğumuz için. Evimizin 4 duvarı içinde çevrildiğimiz bu dönemde dünyayı sığdırmaya başladık yuvamızın içine. Dış dünyadan öylesine kopuk yaşadığımızda ise o gün yaşamakta olduğumuz bir gerçeklik de boyut değiştirmeye başlıyor. Sanki yaşamımızın kendisi oymuşçasına bütün geçekliğimizi ele geçirebiliyor.

Bir işbirliğinde yaşadığımız iletişim tıkanıklığı tetikledi beni bu hafta. Ve dün baktım ki, 3 gün boyunca bütün gerçekliğimi bu olay ele geçirmiş, başka bir şey düşünemez ve yapamaz hale gelmişim. Kendi dünyamda, evimde, bu konu ile kavrulurken buldum aniden kendimi. Evet, hepimiz düşebiliyoruz bu sarmalın içine. Bir konu bizleri öylesine rahatsız ediyor ve tetikliyor ki yaşamımızın çok boyutluluğunu unutup tek bir olayın gerçekliğini bütün yaşamımızın merkezi haline getirebiliyoruz. O konunun rahatlığımızı, huzurumuzu, neşemizi gölgelemesine biz izin veriyoruz ve kendi maymun zihnimizin oyununa yenik düşüyoruz.  

11-11 kapısında benim kendime uyanışım da bu oldu. Pireyi deve yapma tabiri var bizim kültürümüzde. Bazen bazı olayları kendi kabının ötesine taşıyıp kendi gerçekliğimiz haline getirebiliyoruz. Ve özellikle zaman kavramının erdiği ve mekan algımızın daraldığı, insanlığımız adına yaşamakta olduğumuz çok özel günlerde içsel farkındalığımızı uyandırmak zaruri hale geliyor ki o olayı tekrar kendi kabına geri koyabilelim. 

Farkındalık seviyemiz ne olursa olsun yaşamda olan zorlukların bizlere şifa olmak adına geldiğini ve bunları cesaret ve dürüstlükle dönüştürebileceğimizi unutmayalım ve unutturmayalım. Geçelim içinden erdem ile, zihinsel bahanelerimizin ötesinde duymaya niyet edelim birbirimizi ve umut ediyorum ki büyüyelim ve kabımızı genişletelim. 

Cesur olalım, değerlerimiz doğrultusunda dürüstlükle ve içtenlikle adım atalım yaşama. Kalp ve zihin süzgeçimizden geçirirken aklımızdan geçen ve kendini durmaksızın açıklamalarla teyit eden sözleri susturalım. Ve her şeyi kendi kabında değerlendirelim. Yaşamımızda olan olayları boyutunun ötesinde kendi gerçekliğimiz haline getirmeyelim. Derin bir nefes alalım. Duralım. Derinlere bakalım. Büyüyelim. 

Ve sevgili Mor Alev’in bugünki sözleri ile uğurlayalım takıldığımız detayları, kişileri, olayları … şifalandıralım. 

“Dünyanıza kaosa katılarak yardım etmeyeceksiniz. Haklılık iddiası, yargılama, üstünlük duruşuyla dünyanıza yardım edemezsiniz. Dünyanıza kimsenin karanlığına zorla ışık sunmaya çalışarak da yardım edemeyeceksiniz.

Bütün bunların yerine, ışık olun. Sevgi olun. Huzuru koruyan olun. Sabah kalktığında gece boyunca başını özenle taşıyan yastığı takdir eden olun. Duşunuzdaki suyu ve sabunu sevin. Kahvaltınızı sevin. Yuvanıza şükredin. Ailenize şükredin. Köpeğinizi sevin. Çocuklarınızı övün. Partnerlerinizi takdir edin. Sonra dua edin sevgililer, tüm insan kalplerin canlanıp yükselmesi için. Acı içinde olanların acılarının dinmesi için. Korku içinde olanların Yaratan’ın sevgisini hissetmesi için. Huzurda olmanız için dua edin.”

Sağlıcakla sevgide kalın…

Leave a comment