İş ve yaşam algımızın birbirinden derin çizgilerle ayrıldığı bir dünyaya doğdum ben. Başarı kavramının maddi kazançla ölçüldüğü, iş kavramının ise maddi kazanç sağlamak için icra edildiği bir dünyaya doğdum. Hiçbir zaman için sormadık kendimize, ben bu dünyaya kendi biricik özelliklerimle ne değer katabilirim diye. İnsanlığımız için dikte edilen bu oyunu oynamayı bırakıp, değer kavramını dönüştürerek, yepyeni bir gerçeklik tasarlayabilir miyiz diye.
İş seçerken ilk motivasyon kaynağımız başarılı olup para kazanabileceğimiz bir iş sahibi olmaktı. Bizlere aktarılmış ve bizlerden beklenen bir yaşam vardı. Okulu bitirip daimi kazanç sağlayabileceğimiz bir işe kapak atacaktık ve ardından da beklenilen ve belki de toplumsal olarak talep edilen adımlar izleyecekti bu yolculuğu. Evlenip, çocuk sahibi olacak ve sonsuza kadar mutlu yaşayacaktık. Emekli olana kadar keyif alsak da almasak da mümkünse aynı işte ve aynı firmada çalışacak ve akabinde de sudan çıkmış balık gibi “ben” kavramının ne olduğunu bilmeden emekliliğimizi yaşayıp, yaşama veda edecektik.
Ve fakat, arada, dünya değişti. Bizler teknolojinin hızlı gelişimi ile yepyeni bir dünyaya uyanırken ve yaratımına onay verirken COVID-19 gibi bir pandemi eşliğinde gerçek değerlerimize uyanmaya başladık.
Teknoloji ile hepimiz birbirimize yaklaşırken bir o kadar da ayrıştırıldık. Gelişen tıbbın etkisi ile yaşamlar uzarken, neyi niye yaptığımızı daha sık sorgular hale geldik. Kadim bilgilerin yüzyıllar boyunca sunduğu araçlar hepimiz tarafından bir click ile ulaşılabilir oldu.Kendi iç sesimize daldıkça, bizlere dikte edilen yaşamın sorgusuz sualsiz yaşanmasının mümkün olmadığına uyanmaya başladık adım adım. Yaşamın kısalığının farkındalığı ile bırakacağımız el izinin kıymetine uyandık belki de. Bir tanecikliğimizin farkına varmaya başladık. Bu dünyanın gidişatına, insanlığımızın bir sonraki evresine nasıl değer katacağımızı sorgulamaya başladık. Ve sorgulayanlar, başka bir dünya mümkün ütopyasına inananlar, birbirine çekilmeye başladı. Birbirinden kıymetli sosyal kabileler birleşmeye, gerçek işbirliği kavramını tanımlamaya ve hayata geçirmeye başladı.
House of Beautiful Business bu sosyal kabilelerden biri işte. Benim için ise, dünyanın keşmekeşinden, günlük hızdan, belki de bilgi kirliliğinden uzaklaşmak için sığındığım sımsıcak bir yuva. 4 senedir yolculuklarına eşlik ettiğim bu sosyal kabileden beslenirken değer katmak ise öylesine kıymetli ki. Diliyorum ki bana dokunan bu ekosistemlerden siz sevdiklerim, kıymet verdiklerim de faydalanabilin. Başka bir dünya mümkün, biliyorum, hissediyorum ve tercih ettiğim yolda her gün buna inanan ve niyet eden başka ruhlarla kesişiyor yolum.
Bizler, hepimiz, doğanın bir parçasıyız ve nihayetinde bir frekansız, enerjiyiz aslında. Ve istesek de istemesek de sosyal kabilemiz diye nitelendirdiğimiz insanların frekansı ile ahenk içinde olmaya başlıyoruz zaman içinde. Ümitte kalmak, kendi enerji alanımızla dünyaya değer katmak istiyorsak kurban psikolojisinin ötesinde işleyen ekosistemlerin bir parçası olmamız ve bir’likte üretimde olmamız ise kaçınılmaz.
COVID-19’un güzelliği ise bizlere böylesine sosyal kabilelere ve bilgilere evimizin rahatlığında ulaşma imkanı sunuyor. Gönül istese de maddi, manevi, yaşamsal bazı zorunluluklar ve kısıtlamalar neticesinde seyahat edip, tecrübe edemediğimiz bu organizasyonlara dahil olma ve ilham alma imkanı sağlıyor. Gelişmemek, öğrenmemek ve yaşama farklı bir açıdan bakma olasılığını göz ardı etmek için hiçbir sebebimiz yok artık. Ve açıkçası… lüksümüz de yok.
Kendi vazgeçmişliğimizi ve inançsızlığımızı dönüştürme zamanı ŞİMDİ!
Bu sene House of Beautiful Business ilk defa 3 gün online olarak gerçekliyor. 16-19 Ekim tarihlerinde bu yuvanın kapıları dünya çapında dahil olmak isteyen herkese açılıyor. Ana etkinliğin yanı sıra 35 ülkede lokal hublar ile iş yaşamının güzelleştirilebileceğine inanan ve araştıran kalpler bir araya gelecek. Biz, Joint Idea olarak, bu sene de Istanbul’daki gerçekleştirilecek olan hubın tekrar ev sahipliğini yapmaktan gurur duyuyoruz. Tüm festival dahilinde 18 Ekim Pazar günü, baharın son günlerini yaşarken, Bomonti Ada’da sizleri bekliyor olacağız. 10 tane kıymetli konuşmacı eşliğinde ben kavramının biz kavramına dönüşüne ve üstel teknolojilerin bir’lik bilincine nasıl hizmet edebileceğine dair alan tutuyor olacağız. Pandemi sebebi ile bu fiziksel birlikteliğimizde kısıtlı sayıda izleyici kabul edebiliyoruz. Bu sebeple Great Wave’e biletinizi alırken bizlere sosyal kabilelerimize ulaştırmak için sunulan %25’lik indirim kodunuz için şifremiz “SPLASH_ISTANBUL”u girmeyi unutmayın. 18 Ekim’deki bu birlikteliğimizde yerinizi ayırmanızı gönülden tavsiye ederim.
İçinizde hissettiğinizi biliyorum…. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Bizler yepyeni bir varlığa dönüşmekteyiz ve yaratımlarımızın da aynı hızda ve derinlikte dönüşmesi de kaçınılmaz. Ütopya mümkün, evet. Ve fakat, hep beraber niyet edersek yaşama geçirebileceğimiz de kanıksanamaz. Hadi gelin… adım adım dokunarak, dokuyarak, dönüştürerek insanlığımızın bir sonraki evresini beraber tanımlayalım, değer katalım.
House of Beautiful Business’ın bu seneki organizasyonu Great Wave’e katılmadan ana programa göz atmanızı öneririm…. Bu birbirinden kıymetli konuşmacı ve konuların sizleri heyecanlandıracağına eminim. Istanbul’daki etkinliğimiz “Trancendance” ‘da ise sizleri aramızda görmek için sabırsızlanıyorum…
Görüşmek ve kavuşmak dileklerimle…
Sağlıcakla hep sevgide kalın!