Sevgili Elif Ovalı’ya karanlığın içinde bir ışık gibi var olmaya devam ettiği, üstünde yaşamakta olduğumuz bu kutsal Anadolu’nun en erdemli vasıflarını gururla üstüne giydiği ve yuvasının kapısını kalbi güzelden geçen her kula açtığı için minnetlerimle… Onun çağrısı olan #serçeparmakumudunrengi ile hepimize sesleniyorum bugün…
Yaşamda herseyin bir vakti vardır. Senelerdir duymaktayım Antakya’nın kutsal kadim bilgeliğini, erdemini, birleştirici yapısını ama yaşamın akışında hiç kısmet olmadı kavuşmak. Vakit bugünmüş. Uzaktan duymakta olduklarımızı görmeden vazifemizin ne olduğunu hissedemeyeceğimiz inancı ile çıktık yola. Hakikat anlatılamazmış, ancak hissedilirmiş. İşte bu ülkemizin 11 ilinde yaşanmakta olan hakikat içinde geçerli. İçimize oturan taşın ağırlığını ve bizleri beklediğini gördüğümüz sorumluluğun büyüklüğünü kelimelerle anlatmak mümkün değilmiş. Görmeden hissedilmesi mümkün olmayan bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Ve işte ancak o toprakları ziyaret edip, hissettiğimiz noktada bizi bekleyen vazifenin elzemliğini idrak edebilme imkanımız olacak. Bu sebeple, daha gitmemiş olanlarınıza tek çağrım… lütfen gidin ve görün.
Antakya iş makinalarının dışında sessiz, kimsecikler yok ortada. Çöken enkazlar temizlenmekte, kalanlar ise sessiz bir şekilde sıranın kendisine gelmesini beklemekte. Bir hikayenin, tarihin, kültürün yıkımına tanıklık edebiliyorsun sadece. “Neresinden tutsam da fayda sağlasam” diyen ruhun şaşkın bir şekilde bekleyen sorumluluğun ağırlığını hissediyor. Bölgeyi terk etmemeyi seçmiş olan depremzedelerimiz çadırlarında yaslarını tutarak beklemekte. En çok ihtiyaçları olan şeyin ise işlemek, üretmek, çalışmak olduğunu dile getiriyorlar. Beklemenin dışında fayda yaratacağına inandıkları projelerde çalıştıklarında yaslarını rafa kaldırabiliyorlar, yaşama dahil olabiliyorlar.
Cebinde paranın olmasının hiçbir manasının olmadığı bir şehir Antakya şu anda, satın alabileceğin hiçbir şey yok. Bütün sistem, orada büyük bir özveri ile, hizmet etmekte olan kurumların omuzlarına yüklenmiş şekilde işliyor. Bu bağlamda Afet Platformu gönüllülük esası ile ihtiyaç sahiplerine ihtiyaçlarını iletmeye devam etmekte. Gündelik yaşamlarına bir ara verip, sadece fayda sağlamak üzere bu bölgelerede hizmet eden tüm gönüllülere minnetle sizleri Toplum Gönüllüleri Vakfı gönüllülerinden sevgili Buse Toraman’ın çağrısını dinlemeye davet ediyorum. Afet Platformu’na gönüllü olarak katılmak istiyorsanız İhtiyaç Haritası WhatsApp Destek Hattı’na 08502424384’den ulaşabilirsiniz.
Yaşadığımız coğrafyanın gerçeklerinin yanı sıra küresel olarak yaşamakta olduğumuz iklim değişiklikleri neticesinde bizlerin işbirliğini ve çabasını bekleyen birçok doğa olayına gebe olan bir sürecinden içinden geçmekte olduğumuzu artık hepimiz biliyoruz. Tabi ki de yaşamımıza ve yaşamdan keyif aldığımız anları yaratmaya devam edeceğiz. Ama bir gerçek daha var ki, at gözlüklerimiz ile yaşama devam etmemiz artık mümkün değil. Gönüllülük esası ile her birimizin yaşadığımız dönüşüme katacağı bir değer var. İnanıyor ve umuyorum ki yakın zamanda kurumsal firmaların IK departmanları işe alım yaparken gönüllü olarak STK’larda çalışıp çalışmadığımızı sorguluyor ve gönüllü olarak STK’larda çalışanları pozitif ayrımcılık kapsamında önceliklendiriyor olacaklar. Salt üretim ve tüketim dünyasını desteklediğimiz gerçekliğin ötesine küresel olarak adım atmış bulunmaktayız. Bu sebeple deprem bölgesine yapmakta olduğumuz maddi yardımların yanı sıra, gönüllülük esası ile bizlerin fiziksel gücüne de ihtiyaç duyulmakta. Bu bağlamda İskenderun’da faaliyet gösteren Gönül Mutfağı’nın postunu da sizlerle paylaşmak isterim.
Topluluğuna hizmet tek taraflı bir iyilik meselesi değil aslında. Evimizde, oturduğumuz yerde, yaşananlara değer katma konusunda içsel hissettiğimiz acizliğin ilacı gönüllülük ilkesinde yatıyor. Sadece zihinsel gücümüzle değil, fiziksel gücümüzle bir fiil destek olduğumuzda, ellerimizi iş gücü ile meşgul ettiğimizde, zihnimiz de durmaya başlıyor. Anda fiziksel işleyişte olmak bizi devamlı yiyip bitiren, durmaksızın kurgular yazan ve kendi illüzyonunu destekleyen zihnimizin nefes almasına, durmasına vesile oluyor. Ve işte o anda kalbimiz sevgiyle ve inançla doluyor. Sizlerde, “bu dönemde bireysel olarak ne katkı sağlayabilirim” diyorsanız Gönül Mutfağı’na katılın. Arife günü onbinlerce insana yemek ulaştırmayı hedefliyorlar ve 4-5 gün öncesinde kendilerine katılabilecek gönüllülere çağrıda bulunuyorlar. Senden taşan sevginin onbinlere ulaşmasını diliyorsan, İskenderun’da seni tüm sevgisiyle bekleyen bir mutfak var, bil isterim.
Bu blogda yer verdiğim isimlerin ötesinde yüzlerce sivil toplum kuruluşu, binlerce düşünce kuruluşu ve kurum bir araya gelmiş değer katacak projeler yaratmakta. Benim de dahil olduğum birçok sosyal kabile değer katmak üzere oturumlar ve çalıştaylar düzenlemeye devam ederken, önümüzdeki sürecin çok uzun olduğunu bir kez daha hepimize anımsatmak istedim. Uzun soluklu bir yolculuk var önümüzde, maddi desteklerimize devam ederken ve geleceğe dair kurgulanan hikayelere değer katarken, gönüllülük esası ile de bölgede hizmet veren kuruluşlara katılmamız gerektiğini de anımsatmak isterim.
Unutmamalıyız ve unutturmamalıyız…
İşte şimdi yazımın en kıymetli bölümüne geldik. Sevgili Elif Ovalı‘nın fikri ile birbirimize ve herşeyden önce kendimize anımsatmak niyeti ile bir inisiyatif başladı. Kendisinden gelen çağrıyı yüreğinizde hissedeceğiniz ve katılacağınız ümidi ile paylaşmak isterim;
#serçeparmakumudunrengi
Serçe parmak en ince en kırılgan parmağımız ve Anadolu kültüründe ritüellerde kadınlar ellerine, erkekler serçe parmağına kına yakarlar.
Anadolu’da kına bir sözdür, birbirine sadakat ile bağlı kalmayı, adanmayı ifade eder.
Tarih boyunca gerek hastalıkların sağaltılmasında, gerekse çeşitli doğum, evlilik, yas ritüellerinde kullanılmıştır.
Oje de bir nevi kınanın günümüzde güzellik amaçlı simgesel olarak kullanılmasıdır.
Deprem felaketinin yaşandığı coğrafyaya destek vermek, kalıcı çözümler üretilince kadar bu gerçeği unutmamak ve unutturmamak için simgesel bir hareket başlatıyoruz.
Biz de kına veya kırmızı ojemizi küçük parmağımıza sürüp, birlik bilincin, yaralar sarılıncaya kadar canlı tutacağız.
Geleceğe, umuda odaklandık.
Depremin yaşandığı coğrafyaya ve insanlarına sözümüz olsun!
🌱Dünyanın neresinde olursak olalım elele, gönül gönüle yaralarımızı saracağız.
🌱Felaketin hepimizi derinden etkilediğini biliyoruz. Birlikte iyileşip, birlikte yeşermek için çabada olacağız.
🌱Kadınların ağır yükünün farkındayız, bu mücadelede onları yalnız bırakmayacağız.
🌱Bu topraklar ancak kendi halkı ve kültürü ile tekrar yeşerir, kültürlere saygı gösteren ve yaşatan projelerle şehirler yeniden hayat bulacak.
🌱Eğer siz de “ Serçe parmak umudun rengi “hareketine katılmak istiyorsanız #serceparmakumudunrengi
hastag ile görsel paylaşın!
