Günümüzde ortalama yaşın 100’lü yaşlar olduğu beklentisinden yola çıkarsak; yolun yarısına kaldı bir sene:)Kaç tane Eda’ya ev sahipliği yaptı bu minnacık beden. Hep yaşamı anlamlandırma, neden bu gezegende, bu bedende, bu coğrafyada, bu ailede, bu şartlarda doğmuş olduğumu sorgulama arzusunda oldum her nedense. Kükreyen egonun, ayrımcılığın, kıtlık bilincinin, korkunun, vazgeçmişliğin ve sınırların kabul gördüğü ve şekillendirdiği bu gezegende, yaşamakta olduğumuz oyunun ötesinde bir gerçekliğin var olduğuna inanmak istedim. Daimî olarak arayıştaydım. Anlam arayışında olan, kabul görenin ve kabul edilmiş olanın ötesini merak eden bir varlık oldum. Ailem biraz anarşist ruhlu gördü beni belki de ama ben sadece yaratma, dönüşebilme ve dönüştürme kapasitemizi merak ediyordum.Bu cennet gezegenin üstünde neden kulların çizdiği bu sınırların içinde yaşamaya devam etmeyi kabul ediyorduk? Neden bir gezegen üstünde yaşayan tek bir ırk olduğumuzu algılayamıyorduk? Neden kıtlık bilincine boyun eğiyor, aç gözle yaşama, ötekine, maddelere saldırıyorduk? Neden bolluk bereket gezegeninde yaşadığımızı idrak edemiyorduk? Neden bizlere dikte edilen sistemleri, dinleri, yargıları ve illüzyonları kabul ediyorduk? Neden kulların bizden önce çizdiği yolu tek doğru olarak kabul ediyorduk?Neden samimiyetle yaklaşamıyorduk birbirimize? Neden diğerini öteki olarak görüyor, saklanmak adına maskelerimize sığınıyorduk? Neden kendimize aynada bakma cesaretini gösteremiyorduk? Neden yargılıyorduk birbirimizi? Neden canımız acıdığında acıtmak istiyorduk diğerlerini? Neden en primitif hayvani güdülerimizin ötesinde Tanrısal vasıflarımızı uyandırmaya cesaret edemiyorduk?Bu sorulara cevaplarımı arama yolculuğunda nice kimliğe ev sahipliği yaptı bu kırılgan bedenim. Arama yolculuğumda nice güzel ruhla çakıştı yollarım. Birlikten çıkacak güce inancımızla tutunduk birbirimize, zora düştüğümüzde birbirimize döndük baktık. Bu meşakkatli insanlık yolculuğunda yalnız olmadığımızı anımsamak en kıymetlisi oldu benim için. Ve sizlerin varlığınız için, yaşamın yoluma kattığı güzel ruhlar olarak, benim kanatlarımın altındaki itici güç olduğunuz için minnettarım.Yaşamımın ikinci yarısında daha nice unutulmaz anıların beni beklediğinin bilinci ile, yaşamın benden taşmasını beklediği vazifelerimi gönülden kabul ediyorum.
İyi ki varsınız, iyi ki benim öğretmenlerimsiniz bu yaşam okulunda.
Yola devam…
Umuda, erdeme, dönüşüme, hakkaniyete, sevgiye, işbirliğine ve kapsayıcılığa inançlarını, emeklerini veren bizlerin kaybettiğimize inanmıyorum. Her şeye rağmen kazandık biz. Karşımızdaki haksızlığın, adaletsizliğin, ahlaksızlığın ve dengesizliğin ağırlığına rağmen gördüğümüz resim bizlere aslında şunu söylüyor;
Evet, ülkemiz tam ortasından ikiye bölünmüş durumda. Sonuçlar üç aşağı beş yukarı değişse de biliyoruz ki, ülkemizin yarısı dönüşüme direnmekteyken diğer kalan yarısı insanlığımızın erdemli vasıflarının uyandığı, kapsayıcı ve hakkaniyetli yepyeni bir geleceğin özlemi ile dönüşümü seçiyor. %50’si umudun peşinden giderken, %50’si kurban psikolojisinden çıkmaya direnç gösteriyor. Uzun bir yolculukta uyanarak, birleşerek, gelişerek ilerliyoruz ve bizler bakış açımızı, algımızı genişlettikçe çevremize etki etmeye devam ediyor olacağız. Adım adım ilerlediğimiz bu yolda, bir gün %51 olacağız.
Bu süreçte en büyük ümidim yaşam döngümüzde hak etmişliğimizin gelmiş olması ve vazifemizi gerçekleştireceğimiz yepyeni bir geleceğe adım atıyor olmamızdı. Bugün gördüğümüz resim günün bugün olmadığını bizlere fısıldıyor olsa da, büyük oranda olduğumuzu ve birleştikçe mucizelere vesile olabileceğimizi de söylüyor bizlere.
Bu süreçte, hep birlikte, ülkemizde bir sevgi seline, erdemli ve kapsayıcı bir söyleme, ve insanların gözlerinde parıldayan umuda tanıklık etme imkanı edindik. Uzun zamandır özlemini çektiğimiz bir gerçekliğin müjdeleyicisi olan umdun içimizde yeşermesine vesile oldukları için Kemal Kılıçdaroğlu ve kıymetli yol arkadaşlarının yanı sıra tarafsız bilgiyi bizlere sunmaya özen gösteren sevgili Oğuzhan Uğur ve Babala TV’ye ve sevgili Aposto ekibine ayrı ayrı minnetlerimi sunmak isterim.
Bu noktadan sonra, bilinci bir parça yüksek olan bizlerin diğerlerine hal yolu ile ilham olmaya devam etmemiz gerekiyor. Başka bir işleyişin ve var oluşun mümkün olduğunu kendi duruşumuz, üslubumuz ve yaklaşımımız ile onlara durmaksızın hissettirmemiz gerekiyor ki etki edebilelim.
Bu zorlu dönemde bizlerin yapacağı en önemli şeylerden biri, ülkemizdeki kutuplaşmanın azaltılması ve birleştirici bir söylemin güçlendirilmesidir. Erdemli varlıklar olarak, istesek de istemesek de ülkemizde ikamet eden insanların yarısının yaşamakta olduğu gerçekliğe ve tercihlerine saygı ile yaklaşmamız gerektiğine inanıyorum. Saygı ile ve hal yolu ile kendimizi dile getirmemiz, bizlerden taşanları kendi ekosistemimizin ötesine ulaştırmak için emekte olmamız gerektiğini düşünüyorum.
Pazar günü 18 yaşına yeni giren kızım ve arkadaşlarıyla seçim sandıklarının başındaydık, sistemin kusursuz işleyebilmesi ümidi ile, müşahitlik görevimizi yerine getirdik. Bugün kendisinden aile grubumuza gelen mesajı bizlere ilham olması ümidi ile paylaşmak istiyorum;
“Geçmiş olsun ailem. Ama bu iş burada bitmeyecek. Ben ve bugün sandığa sahip çıktığım arkadaşlarım bundan böyle her seçimde yer almak istediğimize karar verdik.”
Evet yolumuz uzun. Evet, coğrafya kaderdir. Ve ben kaderime razıyım. Bu mucizevi gezegende var olan en güzel topraklardan birinde yaşama gelmiş olduğum için minettarım. Bugün Atamızın izinde devam etmeye niyet ettiğimiz kurtuluş savaşının silahla değil, erdemle, sevgiyle, bilgiyle, hal yoluyla olacağına inancımla sizlerden rica ediyorum arkadaşlar; düşmeyelim, küsmeyelim, vaz geçmeyelim…
Ve sevgili Kemal Kılıçdarıoğlu, sizlere bir kez daha, bizlerden öte, evlatlarımızın geleceğine ümit olan kampanyanız, sözleriniz ve emeğiniz için teşekkür etmek isterim.
Yola devam.

Vakit Bugün.
Bir dönemdir hastanede bekleme odasındaymışım ve sanki sevdiğim bebek doğuracakmış gibi bir hisle bekleme halindeyim. Adeta çok kutsal, çok masum, sevgi dolu bir şeyi bekliyorum. Gelmekte olan – inandığım dönüşümü besleyecek ve hızlandıracak olan – o mucizevi anı bekliyor gibiyim. İçim sıkılmıyor değil. Sonuçta bekleme odasındayım, hastanede bir sevdiğinin sağlıcakla çıkmasını beklerken herkesin içi sıkılır.
Yüreğim ağzımda. İyiliğin, güzelliğin ve erdemin değer olduğu yepyeni bir eşiğin başlamasını bekliyorum adeta.
Bu kutsal topraklarda yaşayanlar olarak Dünya’ya ilham olacak bir birlik mesajını vermek üzere vazifemizi gerçekleştirmekte olduğumuza inanıyorum. Vuku bulan ve bizleri sarsan olayları gelişim derslerimiz olarak algılamayı tercih ediyorum. Bu toprakların hak ettiği refahı, huzuru, hakkaniyeti ve birliği yaşamamızın mümkün olduğuna inanıyorum.
Ülkemizin tarihinin yazıldığı bu günlerde bir bilinç sıçraması yaşamakta olduğumuzu hissediyorum. Ülkemizin hikayesinin en önemli anlarından birine katkı sağlama ve etki etme imkanı edinmiş şanslı kullar olduğumuzu biliyorum. Bu tarihi ana bedende tanıklık etme imkanı edinmiş olmamızın ise büyük bir lütuf olduğuna inanıyorum.
Bugün sohbetimizde Love Mafia üyelerimizden sevgili Arbil’im benim odağımı çok özel bir detaya yönlendirdi. Seçimin gerçekleşeceği gün – doğumhaneden çıkacağımız o özel gün – anneler gününe denk geliyor. Kapsayıcı, iyileştirici, adaletli, şefkatli, erdemli ve sevgi dolu bu enerjiyi küresel olarak andığımız o özel güne denk geliyor. Bizlere yaşam veren dişil enerjiyi onurlandırdığımız bugünde, yuvamız olan bu gezegende, bedenlendiğimiz ANAdolu’muzun geleceğini birlikte yazıyor olacağız.
Benim kızım 18 yaşında ve bugün seçimlerde oyunu kullanmak üzere ülkemize dönüyor. Bilgi çağının da etkisi ile Pazar günü vereceği oyun kıymetinin ve öneminin farkında olarak heyecanla yuvasına geliyor. Tanıklık etmekte olduğu gerçeklik ve izlemekte olduğu söylemler ona öylesine bir ümit vermiş durumdaki, yüreğinde dönüşüme inançla sandıkta oyunu vermeye geliyor. Eğitimi bittiğinde döneceği ve değer katacağı bir vatanının olmasını diliyor.
Ve işte, belki de bu yazımın ana sebebiyeti de bu aslında; inanca çağrı…
Yaratılışımız gereği ve tanıklık ettiğimiz tarihin de teyidi ile, insanın içindeki iyiye çok inanmayan varlıklarız bizler. İnsanların ahenk içinde yaşadığı toplumların var olması fikri bile çok ütopik gelebiliyor bizlere. Hiçbir şeyin ve hiç kimsenin değişmeyeceğine inanıyoruz. İnsanların kibirli ve aç gözlü varlıklar olduğuna dair kodlanmamız yaşamda inançta titreşmemize mâni oluyor adeta. İçimizde hep bir şüphe ve o şüphenin yarattığı düşük frekans ile yaklaşıyoruz yaşama ve bir diğerine.
Ama bugün çekim yasasının varlığı bizlere bilim tarafından kanıtlanmış durumda. Bedenimizden sızan frekansımızın düzeyi bizlerden öte dahil olduğumuz sistemin akışını ve oluşunu da etkiliyor. Biz bütünün ayrılmaz parçasıyız. İstesek de istemesek de enerji alanımız ve hislerimiz ile görmekte olduğumuz gerçekliğe etki ediyoruz.
“Kendini okyanusta bir damla sanma. Bir damlanın içinde kocaman bir okyanussun.” Mevlânâ Celâlettin Rûmî
Bütüne olan etkimiz ile bütün için her birimiz çok kıymetliyiz. Oldurmak istediğimiz enerjinin kendisi olmaya başladığımızda etki alanımız matematiksel bir gerçek olarak işleve geçiyor. İnançla var olduğumuzda, inançla yola koyulduğumuzda yaydığımız frekans ve etkisi de bütünde büyük bir etki yaratıyor.
İşte tam da bu sebeple, Pazar günü seçim sandıklarının başında bizlere düşen en büyük görevin inançta var olmamız olduğunu düşünüyorum. Vazgeçmişliğimizi, ümitsizliğimizi, umursamazlığımızı ve inançsızlığımızı park edip, gelmekte olan dönüşüme derin ve içten bir inançla orada var olmamız gerekiyor. Yayacağımız enerjinin gücüne inançla sevgide titreşmemiz gerekiyor. Bizleri bu boyuttaki yaşamımızda bekleyen en büyük vazifenin arifesinde olduğumuz bilinci ile doğduğumuz bu topraklara ve bizlere bu vatanı teslim eden Ata’mıza görevimizi yerine getirmemiz gerekiyor.
Bir yol sapağındayız ve en içten ümidim artık hak etmişliğimizin gelmiş olması.
Vaktin bugün olması.
Ümidin yeşermesi…
Yolumuz açık ve aydınlık olsun.

Serçe parmak umudun rengi
Sevgili Elif Ovalı’ya karanlığın içinde bir ışık gibi var olmaya devam ettiği, üstünde yaşamakta olduğumuz bu kutsal Anadolu’nun en erdemli vasıflarını gururla üstüne giydiği ve yuvasının kapısını kalbi güzelden geçen her kula açtığı için minnetlerimle… Onun çağrısı olan #serçeparmakumudunrengi ile hepimize sesleniyorum bugün…
Yaşamda herseyin bir vakti vardır. Senelerdir duymaktayım Antakya’nın kutsal kadim bilgeliğini, erdemini, birleştirici yapısını ama yaşamın akışında hiç kısmet olmadı kavuşmak. Vakit bugünmüş. Uzaktan duymakta olduklarımızı görmeden vazifemizin ne olduğunu hissedemeyeceğimiz inancı ile çıktık yola. Hakikat anlatılamazmış, ancak hissedilirmiş. İşte bu ülkemizin 11 ilinde yaşanmakta olan hakikat içinde geçerli. İçimize oturan taşın ağırlığını ve bizleri beklediğini gördüğümüz sorumluluğun büyüklüğünü kelimelerle anlatmak mümkün değilmiş. Görmeden hissedilmesi mümkün olmayan bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Ve işte ancak o toprakları ziyaret edip, hissettiğimiz noktada bizi bekleyen vazifenin elzemliğini idrak edebilme imkanımız olacak. Bu sebeple, daha gitmemiş olanlarınıza tek çağrım… lütfen gidin ve görün.
Antakya iş makinalarının dışında sessiz, kimsecikler yok ortada. Çöken enkazlar temizlenmekte, kalanlar ise sessiz bir şekilde sıranın kendisine gelmesini beklemekte. Bir hikayenin, tarihin, kültürün yıkımına tanıklık edebiliyorsun sadece. “Neresinden tutsam da fayda sağlasam” diyen ruhun şaşkın bir şekilde bekleyen sorumluluğun ağırlığını hissediyor. Bölgeyi terk etmemeyi seçmiş olan depremzedelerimiz çadırlarında yaslarını tutarak beklemekte. En çok ihtiyaçları olan şeyin ise işlemek, üretmek, çalışmak olduğunu dile getiriyorlar. Beklemenin dışında fayda yaratacağına inandıkları projelerde çalıştıklarında yaslarını rafa kaldırabiliyorlar, yaşama dahil olabiliyorlar.
Cebinde paranın olmasının hiçbir manasının olmadığı bir şehir Antakya şu anda, satın alabileceğin hiçbir şey yok. Bütün sistem, orada büyük bir özveri ile, hizmet etmekte olan kurumların omuzlarına yüklenmiş şekilde işliyor. Bu bağlamda Afet Platformu gönüllülük esası ile ihtiyaç sahiplerine ihtiyaçlarını iletmeye devam etmekte. Gündelik yaşamlarına bir ara verip, sadece fayda sağlamak üzere bu bölgelerede hizmet eden tüm gönüllülere minnetle sizleri Toplum Gönüllüleri Vakfı gönüllülerinden sevgili Buse Toraman’ın çağrısını dinlemeye davet ediyorum. Afet Platformu’na gönüllü olarak katılmak istiyorsanız İhtiyaç Haritası WhatsApp Destek Hattı’na 08502424384’den ulaşabilirsiniz.
Yaşadığımız coğrafyanın gerçeklerinin yanı sıra küresel olarak yaşamakta olduğumuz iklim değişiklikleri neticesinde bizlerin işbirliğini ve çabasını bekleyen birçok doğa olayına gebe olan bir sürecinden içinden geçmekte olduğumuzu artık hepimiz biliyoruz. Tabi ki de yaşamımıza ve yaşamdan keyif aldığımız anları yaratmaya devam edeceğiz. Ama bir gerçek daha var ki, at gözlüklerimiz ile yaşama devam etmemiz artık mümkün değil. Gönüllülük esası ile her birimizin yaşadığımız dönüşüme katacağı bir değer var. İnanıyor ve umuyorum ki yakın zamanda kurumsal firmaların IK departmanları işe alım yaparken gönüllü olarak STK’larda çalışıp çalışmadığımızı sorguluyor ve gönüllü olarak STK’larda çalışanları pozitif ayrımcılık kapsamında önceliklendiriyor olacaklar. Salt üretim ve tüketim dünyasını desteklediğimiz gerçekliğin ötesine küresel olarak adım atmış bulunmaktayız. Bu sebeple deprem bölgesine yapmakta olduğumuz maddi yardımların yanı sıra, gönüllülük esası ile bizlerin fiziksel gücüne de ihtiyaç duyulmakta. Bu bağlamda İskenderun’da faaliyet gösteren Gönül Mutfağı’nın postunu da sizlerle paylaşmak isterim.
Topluluğuna hizmet tek taraflı bir iyilik meselesi değil aslında. Evimizde, oturduğumuz yerde, yaşananlara değer katma konusunda içsel hissettiğimiz acizliğin ilacı gönüllülük ilkesinde yatıyor. Sadece zihinsel gücümüzle değil, fiziksel gücümüzle bir fiil destek olduğumuzda, ellerimizi iş gücü ile meşgul ettiğimizde, zihnimiz de durmaya başlıyor. Anda fiziksel işleyişte olmak bizi devamlı yiyip bitiren, durmaksızın kurgular yazan ve kendi illüzyonunu destekleyen zihnimizin nefes almasına, durmasına vesile oluyor. Ve işte o anda kalbimiz sevgiyle ve inançla doluyor. Sizlerde, “bu dönemde bireysel olarak ne katkı sağlayabilirim” diyorsanız Gönül Mutfağı’na katılın. Arife günü onbinlerce insana yemek ulaştırmayı hedefliyorlar ve 4-5 gün öncesinde kendilerine katılabilecek gönüllülere çağrıda bulunuyorlar. Senden taşan sevginin onbinlere ulaşmasını diliyorsan, İskenderun’da seni tüm sevgisiyle bekleyen bir mutfak var, bil isterim.
Bu blogda yer verdiğim isimlerin ötesinde yüzlerce sivil toplum kuruluşu, binlerce düşünce kuruluşu ve kurum bir araya gelmiş değer katacak projeler yaratmakta. Benim de dahil olduğum birçok sosyal kabile değer katmak üzere oturumlar ve çalıştaylar düzenlemeye devam ederken, önümüzdeki sürecin çok uzun olduğunu bir kez daha hepimize anımsatmak istedim. Uzun soluklu bir yolculuk var önümüzde, maddi desteklerimize devam ederken ve geleceğe dair kurgulanan hikayelere değer katarken, gönüllülük esası ile de bölgede hizmet veren kuruluşlara katılmamız gerektiğini de anımsatmak isterim.
Unutmamalıyız ve unutturmamalıyız…
İşte şimdi yazımın en kıymetli bölümüne geldik. Sevgili Elif Ovalı‘nın fikri ile birbirimize ve herşeyden önce kendimize anımsatmak niyeti ile bir inisiyatif başladı. Kendisinden gelen çağrıyı yüreğinizde hissedeceğiniz ve katılacağınız ümidi ile paylaşmak isterim;
#serçeparmakumudunrengi
Serçe parmak en ince en kırılgan parmağımız ve Anadolu kültüründe ritüellerde kadınlar ellerine, erkekler serçe parmağına kına yakarlar.
Anadolu’da kına bir sözdür, birbirine sadakat ile bağlı kalmayı, adanmayı ifade eder.
Tarih boyunca gerek hastalıkların sağaltılmasında, gerekse çeşitli doğum, evlilik, yas ritüellerinde kullanılmıştır.
Oje de bir nevi kınanın günümüzde güzellik amaçlı simgesel olarak kullanılmasıdır.
Deprem felaketinin yaşandığı coğrafyaya destek vermek, kalıcı çözümler üretilince kadar bu gerçeği unutmamak ve unutturmamak için simgesel bir hareket başlatıyoruz.
Biz de kına veya kırmızı ojemizi küçük parmağımıza sürüp, birlik bilincin, yaralar sarılıncaya kadar canlı tutacağız.
Geleceğe, umuda odaklandık.
Depremin yaşandığı coğrafyaya ve insanlarına sözümüz olsun!
🌱Dünyanın neresinde olursak olalım elele, gönül gönüle yaralarımızı saracağız.
🌱Felaketin hepimizi derinden etkilediğini biliyoruz. Birlikte iyileşip, birlikte yeşermek için çabada olacağız.
🌱Kadınların ağır yükünün farkındayız, bu mücadelede onları yalnız bırakmayacağız.
🌱Bu topraklar ancak kendi halkı ve kültürü ile tekrar yeşerir, kültürlere saygı gösteren ve yaşatan projelerle şehirler yeniden hayat bulacak.
🌱Eğer siz de “ Serçe parmak umudun rengi “hareketine katılmak istiyorsanız #serceparmakumudunrengi
hastag ile görsel paylaşın!

Nasılsın?
Yasaklı sorulardan biri “nasılsın?” bu sıralar. Ne kadar ezbere yaşadığımızı anımsatıyor bana. Cevabının ne olduğunu bile bile sormaya alışmış olduğumuz bu soruyu bu dönem kullanmamayı bilinçli olarak seçiyorum. Ama yine de kendime sormadan edemiyorum işte. Nasılım ben?
En yüzeyde insani hisler azgın bir denizin dalgalarıymışcasına çarpıyorlar bana. Bu düşük frekansta titreşen hisler, bir o kadar da insani. Hepimize mahsus olan bu hisleri ben de yaşıyorum. Yaşamakta olduğumuz sürecin içinde ilk başta hissetiğim şok, endişe, üzüntü ve yasın ardından çaba, acizlik ve yetersizlik hisleri uyandı içimde. Ardından öfke, başkaldırı, isyan, ümitsizlik ve keder yüzünü göstermeye başladı. Hepimiz gibi ben de içimdeki fırtınada kayboldum, zaman geldi duruldum, yüzeye çıktım ve yine daldım o azgın his dalgalarının içine.
Böylesine ruhsal bir dalganın içinde olsam da derinlerde bir yerde, her zaman parlak ışığı ile varlığını hissettiren bir hisse de en derinden hakimim. Bedenim, tüm bu hislere rağmen, bir içsel biliş ve inanç içinde. Hakkikat penceresinden yaşama bakmaya özen ve emek veren varlığım tüm insani duygularının ötesinde içsel olarak biliyor; evrensel yasalardan biri olan sebep-sonuç yasasının devrede olduğunu biliyor,sistemde/yaradılışta hata olmadığını, insanlığın yepyeni bir evrenin içinden geçmekte olduğunu biliyor ve toplumsal uyanışı kolektif olarak yaşamamız için bazı olayların vuku bulduğunu kabul ediyor.
Yaşamakta olduğumuz bu sarsıcı hislerimizi, Tanrısal güçlerimiz ve erdemlerimiz ışığında birleşmek, üretmek, yaratmak, dönüştürmek ve katkı sağlamak için kullandığımızda zor da olsa yaralarımızı sarıp yaşama sarılacağımızı hissediyorum. Tüm bu gerçeklerin acı ışığı altında hâlâ birlikte bu dünyada cenneti yaratabilme gücümüze inanmak istiyorum.
Tüm bu duyguların yoğunluğunda kaybolduğum o anlarda yaşamdan ufak bir es alıp, içimdeki bilişi beslemeyi seçtiğim anlardan birinde bu kelimeler dökülüyor benden. Emeğimi, niyetimi, özenimi her şeye rağmen pırıl pırıl yanan umuda vermeyi seçiyorum. Tüm bu isyanın ve feryadın içinde yaşamın sert gerçeklerine verdiğim bu ufacık arada yaşamı ve yaratanı anmaya izin veriyorum. Yaşam okulunda yaşadığımız en sert derslerden birine dair yaptığım çıkarımları içselleştirmeye ve gelen bilinmeze erdemle alan açmaya özen gösteriyorum. İçimde uyananları gözlemeye fırsat tanıyor, kelimelerin benden akmasına izin veriyorum. İşte, tüm insani hislerin yanı sıra bir de bu içsel biliş ile titreşiyorum.
Bizleri çok önemli, uzun ve meşakkatli bir sürecin beklediğini öngörüyor, o dönemde etkin bir şekilde hizmette olabilmek adına kendi içsel sürecime de özen göstermeye vakit ayırıyorum. Ol’ma yolculuğumda bana yoldaşlık yapan insan algoritmamın gücü ile içsel dengemi koruyorum. Yüreğimde yatan inancı hissetmeme, derinleştirmeme vesile olacak araçları kullanıyor ve sohbetlere alan açıyorum. Kendi potansiyelini kapasiteye çevirmeye adamış bir kul olarak içimde olanları anlamlandırmaya ve dönüştürmeye özen gösteriyorum. Göreve çağrıldığımızda enerjimizin, umudumuzun ve inancımızın varlığının bizlerin en büyük kaynağımız olacağına inanıyorum.
Tüm karanlığa rağmen güneşin bulutların arkasında bizleri beklediğini biliyorum. O aydınlığa hep beraber gelişerek, gelişime fayda sağlayarak, oluşumuzla ilham olarak ve sevgiden işleyerek varabileceğimize inanıyorum. Yeniyi daha üst bir bilinç seviyesinden yaratabileceğimize inanıyorum ve fakat bunun için önümüzde çetrefilli bir süreç olduğunu da kabul ediyorum. Dünyaya örnek olacak bir sistemi, bir var oluşu bu kutsal topraklardan gelen bilgelikler ışığında yaratabileceğimize inanmak istiyorum. Belki de inanmayı seçiyorum. Ve bunun büyük bir sorumluluk getirdiğini de kabul ediyorum.
İlk olarak tüm halkımıza teşekkür etmek istiyorum. Ümitsizliğin içinde nasıl ümit yaratabileceğimizi, kenetlendiğimizde bir üst sisteme gerek kalmaksızın nasıl işleyebileceğimizi deneyimliyoruz hep beraber. Değer verme cesareti gösteriyoruz kolektif olarak. Sadece bu topraklarda yaşayan bizlerin değil, Dünyanın kalbi Türkiye’de Mezapotamya’da atıyor adeta. Ayrılıkları bıraktığımız, hepimizin aynı ırka ait varlıklar olduğumuzu anımsadığımız bir dönemden geçiyoruz yine hep birlikte. Bu dönemin sonunda uzun ve zor bir süreç bizleri bekliyor. Ve bu süreçte içsel dengemizi korumamız, olanı anlamlandırmamız, hizmet etmeyenleri dönüştürmemiz gerekecek.
Başımız sağolsun Türkiyem.
Bize bu dönemde olanı anlamlandırmamıza ve dengede kalmamızda iyi gelenler;
- Love Mafia üyelerimizden sevgili Arzu Özev’in eşliğinde Anadolu için Şifa birliktelikleri kapsamında yaptığımız meditasyonlardan birini iletmek isteriz.
- Sevgili İrem Orhon ile 1 seneyi aşkın bir süredir online olarak gerçekleştirdiğimiz Mucizeler Kursu’ndaki birlikteliğimiz depremin 4. gününe denk geldi, ve dersimizi olanı anlamlandırmak isteyen dostlarımıza açtık. İrem hanımdan sözlenenler bizlere inisiyatifi elimize alma gücü verdi, umarız sizler de faydalanırsınız.
- Bu dönemde en kaybolduğumuz anların birinde sevgili Mor Alev’den gelen mesaj bizlere büyük resme bakmam konusunda ilham oldu.
- Ülkemizde tarafsız haberleri bizlere ulaştıran Aposta’da yer alan Enkazın Siyaseti yazısı, hepimizin içinde uyananları, söylemek istediklerimizi bizler için sözlendirdi.
İnsan algortimamız ile bizlere ulaşan ve bu dönem bizlere hizmet eden platformaları sizlere özetlemek isteriz;
https://www.ihtiyacharitasi.org
gofund.me/d5337627 (Boğaziçi Üniversitesi Yurtdışı Topluluğu (BOYUT)’un ODTÜ, İstanbul Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Ankara Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi ile açtıkları yardım kampanyası)
afetharita.com (yardım çağrılarını topluyor ve veriyi sahada kullanılmak üzere anlamlı, rafine hale getiriyor.)
deprem.io (deprem imece platformu. yardım almak ve yardım etmek isteyenleri buluşturuyor)
depremihtiyac.com (depremde etkilenen kişilerin yakınları tarafından verilen duyuruları, erzak ve ihtiyaç taleplerini tek bir yerde toplayan “dijital pano”)
web.itu.edu.tr/sariero/dinleme.html (enkaz dinleme uygulaması)
kanver.org (kan bağışı)
otelz.com/tr/gecmisolsunturkiyem (depremzedelere destek olan otel ve konaklama tesisleri)
kalacakyer.org (depremden etkilenenler için toplanma alanları, tesisler, oteller ve gönüllü evleri gibi yerleri gösteren dijital harita)
misafirol.org/ (depremzedeleri evinde misafir etmek isteyenler ilan oluşturabiliyor)
yakinimibul.net (yaralanan vatandaşların hangi hastanede olduklarını bulabilmek için internette paylaşılan hastane verilerini derliyor)
misafirogrenci.org (10 ilimizde yaşayan öğrencilerin yılın ikinci yarısında tam burslu olarak öğrenim görmelerini sağlamak için oluşturulmuş sosyal sorumluluk projesi)
deprembot.com (lokasyon paylaşılınca yakındaki yardım noktaları çıkıyor)
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı e-devlet üzerinden koruyucu aile talebinde bulunabiliniyor
afetbilgi.com (ODTÜ’lü öğrencilerin yaratımı olan işlevsel bir arayüz)
fonzip.com/haytap/bagis (Haytap depreme maruz kalmış hayvanları kurtarıyor)
topraktantabaga.com.tr/ (Topraktan Tabağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nden satın alınan gıdaların deprem bölgesine gönderildiği kampanya)
askidayemek.net (Askıda yemek sistemi ile deprem bölgesine düzenli olarak hazır yemek gönderimi yapan maddi bağış kampanyası)

10-9-8-7-6-5-4-3-2-1 Nice Mutlu Yıllar Olsun!
31 Aralık’ı 1 Ocak’a bağlayan o bir dakika içinde neler değişiyor?
Bir günden diğerine her gün geçiş yapan bizler öğretilmişlikleri sorgulamaya dair içsel direncimiz neticesinde işte bu bir günden diğerine geçtiğimiz o bir saniyeye ne çok anlam, ümit, niyet yüklüyoruz… Halbuki her gece oluyor bu. Her gün güneş doğuyor, döngüsünü bizlere ve yaşamakta olduklarımıza aldırmaksızın tamamlıyor ve batıyor. Sistem mucizevi bir şekilde aksamadan her gün işliyor. Her gün ümitlerimizin tohumlarını dikmemiz, içinde yaşamak istediğimiz gerçekliği yaratmamız, bir parça daha özümüze yaklaşmamız için imkanlar sağlıyor bizlere. Aldığımız her nefes şimdi burada, anda olmamızı anımsatmak için bizlere yaşam üflüyor. Ve bizler, bir mucizenin içinde, bir mucize olarak var olduğumuzu anımsamaya ne yazık ki yeterli an ayırmıyoruz ki, bir yıldan diğerine geçerken böylesine heyecanlanıyoruz.
Belki de doğadan kendimizi bu kadar ayrı görmemiz evrensel yasaları fark etmemeksizin yaşamımıza devam etmemize sebep olan. Bundan dolayı belki de 4,6 milyar yıl önce meydana gelmiş olan bu yer küre üzerinde yaklaşık 6 bin yıl önce krallıklar, dinler ve para kavramı ile kulların kurguladığı dünyaya sorgulamadan “peki” diyor olmamız. Büyük bir ekosistemin parçası olarak uzayın derinliklerinde varlığını sürdüren gezegenlerden birinde nefes alıp veriyor olduğumuzu unutmamız. Bu yer küre üzerine vakti zamanında kullar tarafından çizilmiş olan sınırlar arasındaki toprak parçalarına ülke diyor olmamız, yaratımlarımızı hala eski değer kavramı ile ölçüyor olmamız ve bir saniye ile gerçekliğin değişebileceğine inancımızla tüm yaşamsal arzularımızı yepyeni bir yıldan bekliyor olmamız.
Halbuki doğaya yaklaştıkça, doğanın bir parçası olduğumuza uyandıkça öğretilmiş olanları sorgulama arzumuz da derinleşmeye başlıyor. 21 Aralık Nardugan anlam kazandıkça, karanlığın aydınlığa izin verişini deneyimlemeye başlıyor insan. En karanlık günlerden geçen ruhumuz günlerin uzamaya başlamasını hissettikçe ümide uyanmaya başlıyor yine. Kendimizi derin dinleyebilmemiz için bizlere yaradılışın hasat dönemi akabinde sunduğu bu karanlık günler, 21 Aralık’ın akabinde baharın, uyanışın, bereketin, üretimin ve ümidin habercisi olmak üzere güneşe ve ışığa alan açıyor yaşamlarımızda. İşte bu yüzdendir bir yıldan diğerine geçerkenki neşemiz, hafifliğimiz ve ümidimiz. Güneşin yaşamımızda yeniden varlığını derinden hissettirmesinin müjdecisidir yeni yıl. Günler uzamakta ve ilkbahar yaklaşmaktadır. İçimizde hissettiğimiz bu ümit, yaşamımıza dönüp bakmak, tüm yaradılışın gelişmemiz için sunduğu olanakları nasıl değerlendirdiğimize dair içsel bir gözlem yapmak, sevdiklerimize uzanıp dokunmak, aldığımız nefese ve ana minnetimizi sözlendirmek için bizlere imkan sunuyor.
İşte bu yaşamı birlikte kutlama hissi evlerimizi, yuvalarımızı ve kalplerimizi sevdiklerimize, ailemize, ekosistemimize açıyor olmamıza sebep. Kolektif olarak tüm ümitlerimizi, özlemlerimizi, niyetlerimizi paylaşmamıza sebep.
Ve işte aynen bu sebeple yazıyorum bugün bu satırları, adet yerini bulsundan da öte, derin bir minnetle. Yaşamın akışına teslimiyette olan, geleni erdemle anlamlandıran, yaşamı hamd olsun bakış açısı ile kucaklayan siz sevgili yol arkadaşlarımın varlığına minnetle. Aldığım nefese, benden sözlenmek isteyenlere, güneşe, insanlığımıza, inanca ve ümide minnetle.
O zaman varsın 10-9-8-7-6-5-4-3-2-1 olsun.
Bu gezegende ikamet eden 8 milyar insanın 31 aralık günü boyunca yarattığı inanç titreşimi bütüne hayırlı olsun.
Sevgide, değerde, anlamda, sağlıkta bereketi ile gelen bir yıl olsun!
Derinden bağlandığımız, sevgiyle yaşamı ve diğerini kabulde olduğumuz, yaşamımızda anlam bulduğumuz birlikteliklere dahil olduğumuz ve sağlıkla işlediğimiz bir sene olsun!
Bugünün farkındalığı, minneti, umudu bu sene boyunca her nefesimizde olsun!
Bir’likte birlik içinde bir sene olsun!

Hamdolsun
(Please scroll down for English version…)
Sevgili yaşam, evrensel sistem,
Bugün benim doğum günüm ve ben sana gönülden teşekkür etmek istiyorum. Bana sundukların, gösterdiklerin, tanıklık etme imkânı sağladıkların için minnetlerimi iletmek isterim. Senin yüceliğini içimizde derinlerde biliyor ve hissediyor olmanın yanı sıra, sistemin büyüsünün yaşamdan yansımasına tanıklık etme imkânı sağladığın için, bana yaşama olumlu açısından bakabilen bir gönül ve gözler verdiğin için senin erdemin karşısında saygı ile eğiliyorum. Yaşama inancım çok derin zannederken, daha da derine inebileceğimi deneyimliyorum her an sayende.
Yaşamdaki her şeyin bir frekans olduğu bilgisiyle, yaşanan her şeyin bir döngüsü olduğunun da kabulündeyim. Her inişin bir çıkışı var, görmesek de her fırtınada bulutların ardında parlayan bir güneş var. Ve aynı işte böyle, bizlerin içinde de tüm öğretilenlerin, kalıpların, yargıların ötesinde yaratandan, sistemden parıl parıl parlayan bir parça var. Bizlerin kendisine dönüp bakmamızı, varlığını hatırlamamızı isteyen bu parça ne yazık ki kimi hikayelerde, ruhlarda, bulutların ardından gün yüzüne çıkamadan yaşam döngüsünü tamamlayabiliyor. Kaybolan ruh kendisini bulamıyor, öfkesine, kinine, kendi zihninde yazmakta olduğu hikayesine sıkı sıkıya tutunuyor ve son nefesine kadar da içinde parıldayan parçaya dönüp bırakamayabiliyor. Evet, her birimizin bireysel tercihimiz ve özgür irademiz olduğunu kanıksayamayız. Yaşananlarda erdemi görüp, kendi kalıplarını yumuşatmayı, kabını genişletmeyi ve illüzyondan uyanmayı tercih edenlerin yanı sıra, uyanmaya ve/veya nefsini ehlileştirmeye teşebbüs edemeyen, kendi illüzyonunda kaybolmayı tercih edenler de oluyor ve olacak yaşamda.
Ve fakat, çoğunluğun beklentisinin ve öngörüsünün ötesinde duruma ayan, gözlerini yaradılışa açan ve mutlak gerçek çerçevesinden bakma cesaretini göstermeye niyet eden, egosuna ve nefsine hükmedebilen ve ışığa sıçrayan varlıklar da bu yaşamda. Bizlerin yaşama, sisteme, yaradılışa inancımızı pekiştiren bu hikayelere, eğer gönül kulağımızı oraya çevirirsek, her gün tanıklık etmekteyiz. Ve işte o an ellerimiz kavuşuyor göğsümüzün önünde, saygıyla başımızı önümüzdeki ruha eğiyoruz ve minnetle kabul ediyoruz. Bir ruhun kendine attığı adımı kutluyoruz, yaşamın kudretine inancımızı derinleştiriyoruz. Bir döngünün kapanmasını izlerken yeni bir hikâyenin yeşereceği bu yepyeni yolculuğa dair heyecan ve ümit hissediyoruz.
48 yıllık yaşamım boyunca gelen her şeyin hayrımıza geldiğine dair kendimi eğitmek ve yaşamı olduğu gibi kabul etmek için çok büyük bir niyetle emek verdim. Ve sağ olsun yaşam da, bana ve sevdiklerime, tekâmül yolculuğumuzda döngülerimizi tamamlama ve dönüştürme imkânı edinebilmemiz için yaşanması gerekenleri sundu ve sunmaya devam da edecek. İşleyişi ile uyanışımıza hizmet etmeye devam ediyor. Kendisine minnettarım ki gelenlerin her birinde şefkatini de hep hissettirdi. Onun parçası olan kendime ve beraber gelişmeyi seçtiğim sevdiklerime de geleni anlamlandırma arzusu ve cesareti verdi. Bu küçücük bedende Eda olarak bedenlenen ruhumun gelişim ve dönüşüm yolcuğuna dair içsel inanç verdi, kendisi olarak var olma cesareti göstermesi için güç verdi.
Bu bedende, bu yüzyılda, bu dönüşümün ortasında, bu topraklarda BEN olarak kolektife hizmet etme imkânı sağladığı için yaradılışa minnettarım. Mucizeye tanıklık etme imkânı edindiğimiz bu kutsal dönemde, uyanışa katkı sağlayarak kuantum gerçeklikte var olan sonsuz opsiyondan mümkünse en ütopik olanını yaşama geçirme imkanımız olduğunu hissediyorum. Ve bu farkındalığın bizlere sonsuz bir sorumluluk yüklediğini de biliyor ve bunu da kabul ediyorum.
Işığın ben olduğumu hep hatırlamamı diliyorum bu yaşımda da. Bu bedende, bu gezegende kalan zamanımı kolektifin uyanışına ve bütüne katkı sağlamaya adamış olmanın verdiği iç huzurla, merakla insanlığımızın bir sonraki evresinin belirmesini bekliyorum. Onun şekillendirilmesi için bütün kalbimle hizmet ediyorum.
Yaş 48. Yeni gerçeklikte, daha yolun yarısı bile değil. Sistem takdir ederse, önümde bir bu kadar daha yaşam var. Ve ben, heyecanla, ümitle ve inançla anda yaşamaya ve akışa olurken, önümüzdeki 48 senenin keyfini çıkarmaya, yaşamı içime çekmeye, dönüşmeye ve dönüştürmeye niyet ediyorum.
Teşekkür ederim yaşam.
Hamdolsun.
PS: Sanki kalpten kalbe iletişime geçmişçesine sevgili Mor Alev’imin doğum günümde yer verdiği yazısını da paylaşmak isterim. Farkındalığımızda, niyetimizde yalnız değiliz, kolektiften hepimiz nasibimizi alıyoruz… bilesiniz isterim; https://moralev.com/2022/06/08/melekler-hatirlayanlar-ve-unutanlar/
———————————————————————————————————————————————————————————————–
Dear Life, Universal System,
Today is my birthday and I want to thank you from the bottom of my heart. I would like to express my gratitude for what you have given me, what you have shown, and for the opportunities you have encouraged me to witness. Although I know and feel your greatness deep within me, I bow down for giving me the opportunity to witness the reflection of your magic, for giving me a heart and eyes that can perceive life from a positive perspective. Thanks to you, everyday I humbly remember that I can deepen my belief and respect to your system in every moment.
I am aware that you operate through frequency. I also accept that every experience has a cycle. As above so below. Even if I don’t see it, in every storm there is a shining sun behind the clouds. And just like that, beyond all the teachings, patterns and judgments there is a shining part of the system in me, and in each one of us, waiting to be remembered and explored. Unfortunately, this piece, which wants us to glance back at itself and remember its existence can, in some stories and spirits – complete its cycle without seeing the eternal beauty behind those clouds. It clings to the anger, grudge and harmful narrative in its own being, until its very last breath.
I do not take it for granted that each of us has our individual choices and free will. It is our choice to see virtue at all times, even when that seems impossible. I prefer to soften my own patterns, expand my perceptions, and awaken to the illusion. In doing so, I send strength to those lacking the courage to wake up, to unite with their souls.
I am grateful to have a community that sees beyond what the majority of people foresee and expect. Thank you to all those beings in this life who choose to open their eyes and hearts to the creation. More of us are seeking to develop the courage to look at the absolute truth, master their ego, and surrender to the light. I am ever grateful to witness these moments, which reinforce my belief in life, the system and creation, every day as I choose turn my gaze towards them. My hands meet in front my chest with gratitude and I respectfully bow my head to the spirit before me. Together we celebrate the steps our souls have chosen to take, further deepening the belief in the power of life. As I witness a cycle closing, I feel the excitement and hope for the brand new journey that will emerge.
During my 48 years in this form, I have worked with great intention to educate myself to see the grace in all that is happening. To accept life as it is. Thankfully, life has given me and my loved ones the opportunity to experience a beautiful life and the choice to complete and transform our cycles of our evolutionary journey. Life is an unfolding story. It continues to serve our awakening with its functioning. I am grateful that it has always approached me with compassion. It gave me the desire and courage to make sense of that is happening. It gave me an inner belief to the growth and transformation of my soul, which was embodied as Eda in this tiny body. Thanks to life and the universal system I felt the strength to have the courage to exist as myself.
I am grateful to creation for giving me the opportunity to serve the collective as I AM in this body, at this specific time, in the midst of this collective transformation, on this precious land that I was born into. As we witness the sacred miracle of creation, I feel that we – as humanity – have the opportunity to realize even the most utopian options within the quantum realm. This awareness imposes an amazing responsibility on each one of us. And I accept my responsibility with all my heart and being.
On this precious day that marks the date my soul chose to enter the worldly plane again, I wish that I will always remember that I am the light. I choose to nurture my inner peace and devote my remaining time in this body, on this planet, to the further awakening of myself to serve the collective and contribute to the whole. I offer selfless service and collaboration with the gifts and talents I have in me. I am anxiously waiting for the next phase of our humanity to emerge.
Age 48. In the new reality, it’s not even halfway through. If the system permits, I have much life ahead waiting for me to explore. As I live and flow in the moment with excitement, hope and faith, I intend to enjoy the next 48 years to the full. To breathe new life into me. To transform and be transformed.
Thank you life.
Hamdolsun.

Artık hiç birimiz aynı insan değiliz…
Geçtiğimiz 3 senenin izine baktığımızda, 2019’da bizler, hepimiz, bambaşka varlıklardık. İşleyişimiz, zaman ve yaşam algımız, değerlerimiz, ilişkilerimiz, akışımız… kısacası var oluşumuz dönüştü.
2019 yılında yılbaşına dostlarımızla, keyifle, müzikle, ateşle, resimle, kalpten bağlarla girmiştik. O yıl Joint Idea Arnavutköy ve Kanyon mekanlarımız yaşamdaydı, toplantılar yüz yüzeydi, eğitimler, jam sessionlar, sohbetler devam ediyordu. Katkısına inandığımız içerikleri, değerlerine inandığımız kuruluşları evimizde ağırlamaya ve umut olmaya devam ediyorduk. Yurtiçi ve yurtdışı seyahatlerimiz hala yaşamdaydı, dünya çapındaki Candaşlarımız, işbirlikçilerimiz ile yüz yüze birlikteliklerimiz hala gündemimizdeydi. Doğum günleri, bayramlar yüz yüzeydi ve herkes birbirine sarılıyor, gönül rahatlığı ile öpüyordu. Bazı sevdiklerimizle daha veda vakti gelmemişti, hala hayattaydılar. Ve bazı yeğenler, kuzenler, torunlar, evlatlar daha doğmamışlardı. Çocuklarımız 3 sene daha gençtiler, belirsizlikte büyümek, yaşamın içinde esnemek ne demek daha bilmiyorlardı. Bazılarımız hala evliydik. Tatillere uçakla gidiyorduk. Çoğumuzun evinde hala kedi, köpek yoktu.
Biz Joint Idea olarak o sene Burning Man Türkiye ve Chambers of Beautiful Business’a ev sahipliği yaptık. Antalya’da Corporate Stars’da, Kapadokya’da Tact Agora’da, Lisbon’da House of Beautiful Business’da, Oslo’da Katapult’da, İbiza’da Three Fold’da, İstanbul’da Mindvalley’de, Bonjuk Bay’de sevdiklerimizle buluştuk, sahne aldık, iş birliğimizi derinleştirdik.
2020’ye girerken ise o senenin neler getireceğinden bihaber sevdiklerimizle, dostlarımızla beraberdik. 2020 Ocak aynıda Tact Agora ile bu sefer Mardin ve Göbeklitepe’deydik, Dünya çapından gelen dostlarla çekirdeğinde sevgi ile işleyen bir Dünya’nın var oluşuna dair hayallerimizi ve niyetlerimizi paylaşıp, birbirimizle uyumlanıyorduk. Şubat ayında Mısır’da FreeFlow Nation ile sürdürülebilir sistemler ve insanlığa hizmet eden blockhain yapıları hakkında müzakere edip, değer kattık. Ve yine Şubat ayında sevgili Belçim Bilgin ile Yapı Kredi’nin “Dünya Kadar Sade” içeriğinin yaratımındaydık.
Mart ayı ile ise yaşam değişti. Evlatlarımız yuvalarına döndüler, sokaklar boşaldı, eğitimler ve toplantılar artık çevrimiçindeydi. Köpekleri olmayanın köpeği vardı, evimizin dört duvarı yaşam alanımızdı. Dünya durdu sanki ve hepimiz yıllar boyu koşuşturma içinde yarattığımız iç ve dış gerçekliklerimizle yüzleşmek üzere bir sürece girdik. Ve işte bu süreç, kabul etsek de etmesek de hala devam ediyor.
2020 bizler için evlerimizde olsak da oldukça yoğun bir yıldı. Yaşamın ve normal kabul ettiğimiz işleyişlerin dönüşümüne tanıklık ettiğimiz bu senede Love Mafia Lounge podcasti yaşama geldi, Joint Idea Arnavutköy ve Kanyon kapandı, eşyalar depoya taşındı. Toplantılar, eğitimler, doğum günleri artık onlinedaydı. Yaşam fırsat buldukça ve mümkün olduğunca doğadaydı. Instagram liveler, clubhouselar iletişim aracımızdı. Mayıs’ta Katapult Future Fest onlinedaydı. 21 Haziran’da Türkiye’nin ilk online merkezi olmayan işbirlikçi festivali Uni.verse’e imza attık. Bizler Lovemafia.co online platformunu lanse ederken, Love Mafia üyelerimizde pandeminin etkilerini azaltmak, değer katmak ümidi ile düzenli olarak halka açık, bedava online seanslarla kalpten seslenir haldeydi.
O sene yaşamın izin verdiği ölçüde yazın birlikteliklerimize tekrar alan açmaya başladık ama çok daha seçiciydik gördüğümüz kişiler, gittiğimiz yerler hakkında. Mindvally University online olarak gerçekleşti bu sene ve bizler de Mastermind seanslarında alan tuttuk. Ekim ayında House of Beautiful Business’da onlinedaydı ve bizler Chambers of Beautiful Business’ı İstanbul’da hybrid bir yapıda Bomontiada’da gerçekleştirdik. Aralık ayında ise dünya çapından 6 birey olarak aldığımız inisiyatifle Global Reset Summit’i gerçekleştirdik, ülkemizde faaliyet gösteren Temel İhtiyaç Derneği vasıtasıyla 1,164 kişiye kaynak sağladık.
2021’e yine evlerimizde, çok daha çekirdek bir şekilde girdik. Yaşamın dalgası hala devam ediyor, bilinmezliğin içinde yaşamlarımızda dönüşmesi gerekenlerle vedalaşırken yeniye dair hayallerimizi derinleştiriyorduk. Love Mafia’nın her bir bireyi bu global dönüşümden kendi payını alırken, içeriklerini, söylemlerini, yaşam algılarını derinleştirmeye devam ediyordu ve kurumsal yolculuklar da dönüşüyordu. Love Mafia ile halka açık düzenlediğimiz Dönüşüm Yolcukları keyifle değer katıyordu.
Gönüller iyice doğayı özler, doğaya çıkmak ister hale gelmişti ama bu sefer de seller basıyor, yangınlar çıkıyordu. Adeta doğa bizim özenimize dikkatini çekmek için çırpınıyordu. Ülke olarak birbirimizin yaralarını sarmak, şifa olmak üzere seferber olduğumuz o yaz işte 2021 yazıydı. Pandemi sürecinde dahil olduğumuz, dünya çapında dostlar edindiğimiz Corporate Unplugged ile birlikteliğimiz Eylül ayındaydı. Sonbaharda, Tact Agora’nın yaşama geçirdiği Holist’e değer katmak üzere 43 kişi ile derin çalışmalara başladık. Kasım ayında başladığımız Bubbles programında 10 kişiyle kişisel hikayelerimizden kolektif hikayelerimize yelken açtık.
Ve bugün 2022’nin il ayındayız. Hala ilk günki kadar bilinmezin içerisindeyiz. Tek fark artık mümkün olduğunu biliyoruz. Değişim kaçınılmaz ve uyanışa geçenler olarak eski normal diye birşeyin var olmadığını biliyoruz. Yepyeni bir gerçekliğin birlikte tasarlandığında mümkün olabileceğini biliyoruz. 6 senelik deneysel yolculuğumuzda deneyimlediklerimiz, öğrendiklerimiz, dahil olduğumuz işbirliklikleri ve parçası olduğumuz sosyal kabileler bizim ilk günki inancımızı ve ümidimizi pekiştirmeye devam ediyor.
Tüm bu kazanımlarımız söylemimizde ve sunduğumuz içeriklerde daha cesur olmamıza vesile oldu. Bugün Joint Idea’nın kurumsal eğitim platformu Life Works Labs olarak, eğitmen sosyal kabilemiz Love Mafia’mız ve dünya çapındaki iş birlikçilerimiz ile sizlerin önüne yepyeni içerikler ve yolculuklar ile çıkmaya hazırız.
Dönüşümün birlikte birlik bilincinde mümkün olacağına inancımızla,

2022
(scroll down for English version)
Birbirinden ilginç, sarsıcı iki yılın ardından yeni bir yıla giriş yapıyoruz.
2020 bilinmeze yelken açmamıza, kitlesel dönüşüme vesile olurken, kendi içimize ve dışımıza baktığımız, yönümüzü değerlendirdiğimiz, hizmet etmeyenleri elediğimiz, topluma değer katma niyetimizi derinleştirdiğimiz bir yıl oldu.
2021 ise sanki inişleri ve çıkışları, belirsizlikleri ile hızlıca, göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Bireysel yaşamımızdaki dönüşümü değerlendirmemize ve sindirmemize vesile olurken belki de yeniye dair hayallerimizi ve umutlarımızı şekillendirmemize alan tanıdı. Ama sanki bir yöne gidiyormuşuz gibi gözükse de adeta bir bekleme odasında olaylara tanıklık ettiğimiz, erdemle çözülmesini beklediğimiz, üst bilincin herkesin içinde uyanmasını ümit ettiğimiz bir süreç oldu. Hizmet etmeyenlerin sevgi ve şefkatle dönüşmesini dilesek de uyanmayı, sevgiyi, erdemi kabul etmekte zorlanan veya tercih etmeyenlerin de varlığını kabul etmemiz gerekti. Sanırım bu da en büyük hayal kırıklığı oldu. 2020 gibi sarsıcı ve uyandırıcı bir senenin akabinde eminim hepimiz güncel gerçekliğimizde, ilişkilerimizde, kurumlarımızın işleyişinde kökten ve kalıcı iyileşmeler ve çözülmeler görmeyi arzu ediyorduk. Biraz da sabırsızdı içimiz belki, gereken dönüşümün fiziksel yankılarına tanıklık etmeyi arzu ediyorduk. Ve fakat, öyle olmadı. Telefonlarımıza dönük yaşamlarımızda dünyada distopik senaryoların yaşam bulmasına tanıklık etmeye devam ettik.
Evet yaşadığımız dünya, gerçekliği tecrübe ettiğimiz bu boyut, dualite üzerine kurulu. Yaşam gece ve gündüz, yin ve yang, dişil ve eril, yaz ve kış gibi birbirinin zıttı olan enerjilerin ahengi ile vuku buluyor. Ve uyanış arttıkça karanlık da daha derin yaşam buluyor. Uyanışın gerçekleşmekte olduğu tartışılmaz, ben kendi bedenimde hissediyorsam bunu, eminim sizlerde kendi yaşamlarınızda tecrübe ediyorsunuzdur. Terimlerin eridiğini gözlemliyorum içimde. Her terim şekil değiştiriyor, yüklenmiş olan kalıplardan arınıyor adeta. Kolay olmuyor tabi. Öylesine koşullandırılmışız ki, alıştığımız, sorgusuz sualsiz onayladığımız sistemlerin, inanışların, işleyişlerin dönüşümüne de çoğumuz direnç gösteriyoruz. İşlemediğini bile bile, böyle geldi böyle gider edasıyla sımsıkı tutunduğumuz sistemlerle veda sürecini uzatıyoruz adeta. O çok değer verdiğimiz zihnimizin dönüşümü anlamlandırmasını beklersek daha çok işimiz var gibi gelse de içimiz, yaratanla bağda olan ruhumuz, değişimin ve dönüşümün kaçınılmaz olduğunu da biliyor. Ve böyle gidersek değerlerinden arınmış, robot gibi işleyen, yaşamdan aldığı şevki sanal dünyada deneyimleyen insanlar olacağımız da kaçınılmaz. Ve işte o noktada, illüzyonun ötesine geçtiğimizde ise elimizde ölmek üzere olan bir gezegen ile yüzleşmek durumunda kalacağız.
Bu sıralar vizyona giren “Don’t Look Up”ın da ana teması ile seslenmek istiyorum bu yıl bitmeden. Lütfen yukarı bakalım. Gözlerimizi telefonlarımızdan, bilgisayarımızdan, Metaverse’den kaldıralım ve birbirimizin gözlerinin içine bakalım, sevdiklerimize sarılalım, doğaya çıkalım. Eğer yaşam imkan veriyorsa gökyüzüne bakalım ve hatırlayalım. Uçsuz bucaksız uzayda yer alan gezegenlerden birinde nefes alıp veren minicik varlıklar olduğumuzu anımsayalım. O şahlanarak kükreyen, “ben” diyen egomuzu kendi kabına geri sokalım. Ve dönüp içinde yaşamakta olduğumuz mucizeye hayranlıkla bakalım. Hasbel kader hala bir meteorun çarpmadığı bu gezegende, sayılı günler yaşayan varlıklar olduğumuzu anımsayalım. Uzaydan bakıldığına BİR tane gezegende yaşayan ekosistemin parçası olduğumuzu ve içinde yaşamakta olduğumuz işleyişin, gerçekliğin bizim umursuzca peki dediğimiz insan yapımı bir sistem olduğunu lütfen unutmayalım.
Bugün iç gözümüzü kendimizin ötesine çevirelim lütfen. Eğer 2021’den 2022’ye 1 gecede geçebiliyorsak, bu gece niyetlerimizi bütünün hayrı için, bu kıymetli gezegenimizin bolluk ve bereketle gelişmesi için koyalım. Yeniye alan açalım içimizde, koşullanmalarımız ve kalıplarımızın ötesinde yepyeni bir gerçekliğin birlikte, gönül ve iş birliği ile yaşama gelebileceğine dair inancımızla adım atalım yeni yıla. Ve bekleme odasından çıkalım, kafamızı telefonlarımızdan kaldıralım, yaratımına inandığımız ferah, adil, bereketli, huzurlu, esenlik dolu yepyeni bir geleceğin inşasına başlayalım.
2022 numerolojik olarak 6 rakamına denk geliyor ve 6 koşulsuz sevgiyi temsil ediyor. Böylesine özel bir yılın kendini gerçekleştirmesi ise bu Dünyadaki en büyük teknoloji olan, yaratıcının yaratım gücünü barındıran biz insanlara kalıyor. Bu büyük sorumluluğu almaya hazır mısınız? Hadi o zaman.
Yenin en güzel hayallerimizin bile ötesinde olması dileklerimle,
Sevgiyle sevgide kalın.
(Scroll down for English version)
English version
After two rather unique and shocking years, we are entering a new year.
As we sail into the unknown and lead to mass transformation, 2020 has been a year in which we have looked inside and outside of ourselves, evaluated our direction, eliminated those who do not serve us anymore, and deepened our intentions to add value to the collective.
2021, on the other hand, seems to have passed quickly, in the blink of an eye, with its ups and downs and uncertainties. While it served us to evaluate and digest the transformation in our individual lives, it perhaps gave us the space we needed to shape our dreams and hopes for the new. But even though it seemed like we were going in one direction, it was a process of witnessing the events in a waiting room, waiting for the transformations to be resolved with virtue, and hoping that the higher consciousness would awaken in everyone. Although we wished for those who do not serve to be transformed with love and compassion, we also had to accept the existence of those who had difficulty to (or do not prefer to) wake up to love and virtue. I think this was the biggest disappointment. After a shocking and awakening year like 2020, I am sure we all wanted to see radical and permanent improvements and resolutions in our current reality, in our relationships, and in the functioning of our institutions. Maybe we were a little impatient, wishing to witness the physical repercussions of the required transformation. And yet, that didn’t happen. We continued to witness dystopian scenarios coming to life in our world through our phones.
Yes, the world we live in, this dimension where we experience as reality, is based on duality. Life manifests with the harmony of opposite energies such as night and day, yin and yang, feminine and masculine. And the greater the awakening, the deeper the darkness comes to life. It is indisputable that the awakening is taking place. If I am feeling it in my own body, I am sure you are experiencing it in your own lives as well. I observe the terms melting inside me. Each term is changing shape, almost getting rid of the learned meanings and conditionings. It’s not easy, of course. We are so conditioned that most of us resist the transformation of the systems, beliefs and processes that we are accustomed to and approved of without questionining. Although we know that they no longer serve our creation, we are prolonging the farewell to the old systems that we hold on to so dearly. However, we can no longer wait for our highly valued mind to make sense of this transformation. Our inner spirit which is in connection with the creator, also knows this change and transformation is inevitable. And if we go on like this, we will become these empty vessels operating like robots, experiencing the enthusiasm for life in the virtual world. And when we raise our heads from our phones, we will then realize that we have dying planet in our hands seeking our attention.
Before we end this year, I would like to refer to “Don’t Look Up”, which was released recently. Please let’s look up. Let’s lift our eyes from our phones, computers, Metaverse and look into each other’s eyes, hug our loved ones, and go out into the nature. If life allows, let’s look up at the sky and remember. Let’s remember that we are tiny creatures breathing on ONE of the planets in the vast universe. Let’s put that prancing and roaring ego back in its own container. And let’s turn our gaze to the creation and admire the miracle we live in. Let’s remember that we are beings with counted days on this precious planet, which miraculously has not been hit by a meteor yet. Let’s not forget that we are part of the ecosystem that lives on ONE planet when viewed from the outer-space. And that the reality and the way we function is a man-made system that we carelessly obey.
Let’s turn our inner eye beyond ourselves today, please. If it’s possible to pass from 2021 to 2022 in one night, let’s put our intentions tonight for the sake of the whole, for this precious planet to thrive with abundance and abundance. Let’s make room for the new. Let’s step into this new year with a belief that a brand new reality beyond our conditionings and patterns is possible once we collaborate with our heart and mind coherence. And let’s get out of the waiting room, lift our heads from our phones, and start the construction of a brand new future that is fair, fruitful, peaceful, sustainable for all.
2022 numerologicaly corresponds to the number 6 and 6 represents unconditional love. The realization of this special year is left to us as humans, who are the greatest technology in this world with capability of the creative power of the creator. Are you ready to take on this great responsibility? Let’s embark into 2022 then.
I wish the new to manifest beyond even our most beautiful dreams,
Stay in love with love.

Öğretmenler Günü
Öğretmen kavramı hep çok ulvi bir kavram oldu benim için. Nedense hep kendimden öte değerlendirdiğim bir kavram olmuş.
Yoga TTC’mi bitirip, Cihangir Yoga’da ilk staj derslerimi vermeye başladığımda öğrencilerimin bana “hocam” diye hitap ettiğini duyduğumda ne şaşırmıştım. O öğretilmiş alçak gönüllü ses “estağfurullah” demişti içimden. Ben kim hoca olmak kim. Akabinde Joint Idea ile başlayan yolculuğumda sahne aldıkça, kurumlara alan tuttukça ve seslendikçe sanırım içimdeki bu seste, aynı yaşamın kendisi, gibi adım adım dönüşmeye başladı.
Yaşamımda bana dokunmuş öğretmenlerimi düşünmeye başladım. Aktarılan bilgilerin ötesinde erdemi ve şefkatli enerjisi ile alan tutan, bana potansiyelimi ve ona ulaşabilme yetkinliğimi anımsatan insanların bana dokunduğunu, bana gerçek anlamda öğretmenlik yaptığını fark ettim. Öreten de öte eğiten kişiler olduğunu fark ettim.
Öğretmen kelimesi de bu farkındalık ile şekil değiştirdi işte, belki de öğretilmiş anlamın ötesinde, gerçek anlamına erişti içimde. Toplumu değiştirmeye, geliştirmeye niyet etmiş olmak demek. İnsanlara merakı ve hayalin gücünü anımsatan, ol’mak üzere geldikleri varlığı yakalayabilmeleri, kendi içsel yetkinliklerinin farkına varabilmeleri ve bu yolda hevesle yol alabilmeleri için ışık olan varlık aslında öğretmen. Öğretenden öte, öğretmek istediklerini kendi bedeninde, yaşam algısında ve yaşamsal tepkilerinde yaşama geçirmiş olan. Örnek olan. İlham olan. Ümit olan. Unutulmayan ve saygıyla anılan. Kendi üstel insanlığımızı bizlere anımsatan ve onu yakalamamız için bizlere sabırla, inançla, güvenle destek olan demek.
Ve bugün hala öğretmen kelimesini tam üstüme giymekte dirensem de öğretmen kelimesi ile eşleştirdiğim olguları her gün, her an hayatımda yaşama geçirmeye niyet ettiğimi, bu yolda emek verdiğimi ve Love Mafia ile bu kavramın erdeminin ışığı altında yol aldığımı biliyorum. Örnek olabilecek bir insanın erdemini yaşama geçirmek meşakkatli bir iş. Ve bu yolda emek veren öğretmenlerimizin her birinin yaşam amacı karşısında saygı ile eğiliyorum. Konumuz bu iken, okullardaki eğitmenlerimizin ötesinde bizlere yaşamdaki erdemleri, vizyonları, cesaretleri ile örnek olmuş Atatürk, Florence Nightingale, Buddha, Mevlâna, Mahatma Gandhi ve daha niceleri gibi toplumları sevgi ve inançla yönlendirmiş ruhlara da minnetlerimi sunmak istiyorum.
Benim kişisel gelişim yolundaki rehberlerime, hocalarıma, dostlarıma, yol arkadaşlarıma gönülden teşekkür ediyorum. Ve her şeyden öte, bu yolda çağrımızı duyup bizlerle yürümeye niyet etmiş tüm Love Mafia üyelerimize sımsıkı sarılıyorum. İyi ki varsınız, birlikte çok güzeliz. Sizlerle dönüşüme değer katmak bir gurur benim için. HEPİMİZİN öğretmenler günü kutlu olsun.
You must be logged in to post a comment.